16 Şubat 2016 Salı



        Neye ne kadar üzüldüğümü , nerden başlayıp anlatmam gerektiğini toparlayamıyorum. Günlerdir içimden konuşuyorum. Kimi zaman bağırırak konuşuyorum ,öyle ki sesim dışarıdan duyulmamasına rağmen nefesim kesiliyor,yorulduğumu anlıyorum. Bazen sövüyorum olana bitene,bitmeyene.. Ve en kötüsü de bazen söyleyecek söz bulamıyor,büyük bir sessizlikte kayboluyorum. Üzüntülerimden yeni kırgınlıklar,sıkıntılarımdan yepyeni kızgınlıklar doğuruyorum.. Bitmek tükenmek bilmeyen bir sancı,sanki yeniden doğuyorum..

       Kırgınlıklarımın en dayanılmazı, imtihanlarımın en sevdiğim en değer verdiğim insanlarla olması.Ölümünü düşündükçe bile ağlamaktan kendimi kaybettiklerime hissizleştim,en acısı da  buydu sanırım. Öyle sevgi dolu bir genç kızdan yaşlı bir kadın kararmışlığı yarattılar.İçime doğan güneşleri  bir bir batırdılar,tıpkı hayatım gibi. Şimdi hissettiğim ,hakaret saydığım kocaman bir hareket ve büyük bir hayal kırıklığı. Artık dayanılmaz bulduklarım  altından bildiriyorum, bık tım . 

        İçime konuştuklarımı yazıya dökmeliyim diye düşünmüştüm ama içime konuştuklarım gibi yazıda da toparlamayadım hislerimi.Görünen o ki uzun bir süre de kendime gelemeyeceğim.. Son olarak bildiğim tek şey: duyduğum büyük  aidiyet duygusunun yerini ''olmasalar da olur '' almamalıydı. Vazgeçemediklerim, vazgeçtiklerimden olmamalıydı...