Daha ilkokul çocuğuydum ufaktım.Babam o zamanlar yanımdaydı yani düşünün ne kadar ufağım.Senelerden olmalı 2003.Aylardan da soğuk mu soğuk,karanlık mı karanlık ŞUBAT.
Aile geleneğidir eskilerden beri,her bayram önce alt kattaki babannelere inilir;amcalar,halalar,kuzenler hep bir arada bayramlaşma töreni yapılır.Muhabbetler,şakalaşmalar yapılıp harçlıklar alındı mı aşağ mahallede oturan diğer büyük eve gidilir.Annane-dede yanına.Ama o Şubat öyle olmadı.Evet,yine babannemlere inip bayramlaşma yapıldı.Hatta iyi miktarda harçlığı da kapmıştım.Ama annanemlere gitmedik,gidemedik.O, bayramı evinde şekerleri,çikolatalarıyla değil hastanede kolunda serumlarıyla karşılamıştı.Çünkü o adını hiçbirimizin ağzımıza alamadığımız hastalığa yakalanmıştı.Hem de çok uzun bir süredir.En ufağımızdan en büyüğümüze kadar birlik olmuş,kenetlenmiştik.Annem,teyzemler,dayım ve dedem.Yakın akrabalardan birkaç kişi.Dönüşümlü kaldılar o adı batasıca hastanede annanemle birlikte.Bizler de annelerimizi bekledik evlerimizde günaşırı gelecekler diye.Bir süre böyle devam etmişti hayatımız.O süre zarfında çocuk olduğumuz için annanemle görüşütürülmüyorduk,hastanede yattığı servisten enfeksiyon kapma ihtimalimiz olduğu için.Ama ben artık dayanamamıştım.Annanemi anlatamayacak kadar çok seviyor,sevgisini annemle eşdeğer tutuyordum.En sonunda kendimi yalvardım,yakardım,ağladım,zırladım bayramlaşma geleneğimizi nerede ne şekilde olursak olalım sürdürme için hastaneye götürttürdüm.Hava çok soğuktu,ŞUBAT soğuktu..Babamın sıcacık kucağında gittim hastaneye.Ufak çocuğum,olayların ve hastalığın tam farkında değilim.Ama içim içime sığmıyor,durduğum yerde duramıyorum.Hafızamdan hiç gitmeyen odaya girdik.Ufak bir oda.Pencere kenarında yatağı,yanında komidini dolabı diğer yanında da koltuğu olan kutu kadarcık bir oda.Koridorlarda suratsız hemşireler,hastabakıcılar.Adı batasıca hastane kasavetli,hüzün dolu.Benim gözüme tek ışık saçan şey o odada ki annanemdi.Aylardır göremediğim,gördüğüm anda da kokusunu doya doya içime çektiğim annanem..Suratsız hemşirelerden gizli girdiğim için odaya çok duramadım,taşı çatlatsak belki 5 dakika..Yetmemişti ama olsundu,bir daha gidecektim annanemin yanına.Onu çok özlüyordum,ve o beni görünce iyileşirdi.Severdi beni,biliyorum.Ben de onu çok severdim,hala da seviyorum.Şöyle bağrına bastığındaki kokusu hiç gitmez benden,hiç.
Velhasıl ben adıbatasıca yere bir daha gidip,annaneme bir daha görüşme planları yaparken her şeyden büyük Allah aldı onu yanımızdan.Görüşmemizden 1-2 hafta sonra.Soğuk bir Şubat sabahı,soğuk bir pazartesi sabahı..Takvim 24 ŞUBAT'ı gösterirken..Zamansız gitti,pek aklım ermiyordu çünkü doyamamıştım daha annaneme..Ben değil kimse doyamamıştı ki.52 yaşında,gencecikken gitti aramızdan..
Annanem ağırlaşınca gece gelen telefonla gitmişti annem.Sabah uyandığımızda ise babam işe gitmiş olacaktı ki abimle ben evde tektik.Babannem sessizce kapıyı tıklatıp,abimin kulağına bir şeyler fısıldamıştı.Meraktan ölmüştüm acaba ne söyledi diye.Anlamam çok uzun sürmemeliydi aslında abim ağlarken.Ama çocukluk bu ya kavrayamadım.Konduramadım annanemin kötü haberinin geldiğine.Bana da bir şey söylenmeyince normal hayatımıza devam ettik o gün.Ta ki 'Salih abi başın sağolsun' cümlesini duyuncaya kadar..Babannemlerde kuzenlerle hararetli hararetli oyun oynarken duyuverdim ben bu cümleyi.O an dün gibi aklımda..Kapkaynar sular dökülmüş gibiydi başımdan aşağı.Başlamıştım ağlamaya,sorular sormaya.Meğersem annem istemiş durumun benden saklanmasını.Ertesi gün salı,babannemi elinden sürükleye sürükleye annanemlere götürtürmüştüm.Binanın içinde sayısız ayakkabı,gürültüler,uğultular,yürüdükçe daha da netleşen ağlama sesleri.Ufak teyzemin ağlayarak yakınmaları..Kapıyı açtığım gibi üzerime dikilen sayısız gözler..Kıpkırmızı gözler..Napacağımı bilememiştim.İçeri girmeye,adım atmaya bile yer kalmamıştı.O kadar çok seveni vardı ki o güzel kadının.Onun için okutulan bütün mevlidlerde evlere sığmazdı insanlar.O an attım kendimi insanların arasına.Daha önce defalarca annanemle birlikte uyuduğum yatak odasına gittim.Ayaklarım insanları eze eze oraya doğru giderken bir anda ürperdim.Nasıl girecektım onun bir daha hiç giremeyeceği odasına? Nasıl bakacaktım bir daha hiç koyun koyuna yatamayacağımız yatağına? Odasına girdiğimde orasıda kalabalıktı.Peşimden annemin,teyzemlerin geldiğini anımsıyorum.İçimden nasıl geldiyse ağladım.Bağırdım,sarıldım ve ağladım.
Sonraki gelen günlerde de onun adı geçtikçe hep ağladık,gözlerimiz doldu,burnumuz sızladı..Ben ilk olarak okutulan 7günlük mevlidinde bronşit geçirdim.Sonra kabakulak,sonra yine hastalıklar..Atlattık ama zor atlattık bu durumu.Yine ailecek kenetlendik.Ve o adıbatasıca Cerrahpaşa'ya gidemedik..Seneler sonra mecburen yakın bir akraba için gitmek zorunda kaldık.Annemin koluna girdim sıkı sıkı;göz yaşlarımızı akıtarak,ayaklarımız geri geri de gitse girdik o hastaneye.
O hastalığın adını da çok zaman sonra alabildik ağzımıza..Kanser..