29 Aralık 2012 Cumartesi

Bir yanımda bir yaş daha aldığım,ölüme biraz daha yaklaştığımı hissetmemle alakalı hüznüm var.Diğer yanımda ise hiç büyümeyecek olan çocuk yanımın yeni yaş heyecanı..

Bu heyecanın nedenini pek anlamam ama her sene oluyor ben de bu durum.Daha yaşımı saklamaya da yıllarım olduğuna göre davul-zurna bayram edebilirim diye düşünüyorum herhalde.Gerçi düşünsem ne olacak yalnız uyandım yeni yaşıma.Sakin salin kahvaltımı yaptım,Bon Jovi eşliğinde hazırlandım.Özel olarak sadece, ne zamandır el sürmediğim saçlarımı düzleştirdim.Her gün ki doğal makyajımı yapıp çıktım dışarı.Elimde telefon gelen mesajlara 'Teşekkür ederim canım:)' şeklinde cevaplar verdim. Bir terslik olduğunu sezdim ama üzerine pek düşmeden dersime girdim,ufak bir hediye aldım.Eve geldiğimde yine yalnızdım.Yabancı-yerli karışık bir liste açtım kendime ki ben keyif yaparken kuzenler geldi ellerinde hediyeleriyle.Pasta yerine çiğköfte yemeyi tercih etmiştik ki annem de gelirken pastasını alıp gelmiş zaten :) Mumları bile sadece fotoğraf çekmek için yakmış olduğum sıradan bir doğum günü gecesiydi..

O terslikleri düşündüm sonra bir an.En yakınım dediğim kişiler unutmuş olmalı ki özürlerle başlayan,kutlamayla devam eden telefon görüşmeleri yaptım devamında.Herkesin kendince bir mazereti oluyor,insan ne diyebilir? Bunlara pek takılmıyorum.Takıldığım şey benim insanlara ,bana gösterilen değerin bilmem kaç katını gösteriyor olmam.İçimde öyle bir sevgi var ki,insanları mutlu etmek için sınırlarımı o kadar zorluyorum ki karşılığını görememek inciltiyor beni..Düşünsene sen sevdiğin bir insan için bir şeyleri göze almışsın zamanında.Karşına koymuşsun onun için diğer sevdiklerini.Ama o aynısını senin için yapamıyor.İçim acıdı önce.Sonra düşündüm ki yapacak bir şeyimiz yok.'Hayat bu!' dediklerini tekrardan yaşadım doğum günümde.Pek beklediğim gibi geçmedi bu yeni yaşıma adım attığım gün.Umarım devamı güzel olur.Çünkü bu yaştan beklentilerim var.Ahh yine kullandım bu sözcüğü.Artık ben beklentilere girmemeye çalışacağım.Sonra acısı kötü çıkıyor..

Sizde beklentilere girmeyin.Tavsiyemdir.



26 Aralık 2012 Çarşamba

Yılın son zamanları..
2012 nin bizlere veda etmesine sayılı günler kaldı.Sokaklarda ve alışveriş merkezlerinde her zamankinden daha fazla ışıltı hakimiyeti kuruldu.Kocaman çam ağaçları yine kocaman süslerle bezendi,ışıklandırıldı.Vitrinler aynı şekilde yeniden hazırlandı.Mağazalar kırmızı ve yeşil ağırlıkta olmak üzere yeni ürünlerini insanlarla buluşturdu.Dergiler yılbaşı özel sayılarını yayımladılar.İnsanlar evlerinde yılbaşı ağaçlarını süslediler heyecanla,mutlulukla..Haftalar öncesinden o gece için planlar yapılmaya başlandı.Kimisi lüks yerlerde rezervasyonlarını yaptırdı kimisi ev partisini organize etmeye başladı.Kimisi de meyve ve çerezini ayarlayıp,o gece televizyonda güzel programların olmasını ümit etti..
 
Arkamızda kocaman on iki ay bırakıyoruz.360 gün civarında..Bu 360 gün de neler yaşandı neler.İçimize doğan umutlar,yaşadığımız mutluluklar,uğradığımız kırıklıklar,tattığımız acılar..Dondurucu soğuk günlerden sonra uyandığımız bahar sabahları..Sonrasında gelen sıcacık yaz günleri,eğlenceli yaz geceleri..
Geride bıraktığımız yılda yaratanın takdiri ile sevdiklerimizden kaybettiklerimiz de oldu,hayatın akışında ellerimizden kayıp gidenler de.Çok çaresiz kaldığımızda isyanları oynadık ya da yaratana sığındık.Artık dayanamıyorum dediğimiz her günün ertesi dayandık,dayanmayı öğrendik.Bu sondu dediğimiz her olay sonrası bunun bir son olmayacağını anladık.Hasretle,büyük bir arzuyla hiç tanışmadığımız hayatımızın aşkını ya da kalbimizin katilini bekledik.İstedik.Çok istedik.Hayaller kurduk,sonra o hayallerin altında kırıklarıyla enkazda kaldık.Bir sabah doğan güneşle birlikte enkazdan kalkıp önümüze bakıp yolumuza döndük.
 
Şimdi önümüzde bizi bekleyen kocaman bir yıl var.Aylar,haftalar,günler var.. Neler getireceğini tahmin etmek zor çünkü hayat biz bir şey beklerken çok başka şeylerle imtihana zorluyor.2 saatte hayatımız kabus da olabilir,bir rüya gibi de.Elbette üzüntüler,acılar,kırıklıklar yaşayacağız.Bunları yaşamadan geçirilen bir hayattan şüphe duyarım ben.Ama asıl  beni bekleyen heycanlarım,mutluluklarım,yaşayacağım güzel anlar ve günler içim umutluyum..Bu yıldan hayatımdaki eksikliklerden,ihtiyaçlarımdan bazılarını tamamlamasını diliyorum.(!) İhtiyaçlar önemli.(!)
 
Tüm bunlardan önce de, yeni yıl hiç bir şey getirmese de olur.Sevdiklerimi yanımdan almasın yeter.

25 Aralık 2012 Salı

Girdiğinden beridir çok değişti hayatım.Nerede akşamını sabah,sabahını akşam yapan ben nerede şimdiki adam.Yıldız gibi kaydın hayatıma.Ansızın,birden.Güneş gibi doğdun bir sabah.Hayatımla birlikte beni de düzene soktun.Hiç yapmadığım sevimsiz kahvaltılar seninle bana dünya nın en harika şeyi gibi geldi.Sen çocuklar gibi kahkahalara katılıp gülerken ben de o gülen gözlerine bakıp gider oldum.Hayatın güzelliğini,nasıl olması gerektiğini öğrendim senden.Her şey daha bir anlam kazandı.Tadını unuttuğum ne varsa hatırladım seninle.O su gibi içen,gece gibi görünen adamı gündüze çevirdin.Bununla birlikte sende benim günüm,gecem oldun.Dünümde yoktun belki ama bugünüm de oldun,yarınım da olacaksın kadın.Seni sevmeyi,beni sevmeni ve seni..Seviyorum.
 
 
Yuva yaptığın evimizin terasında, kadeh kadeh şaraplar içtiğim sevgilim; en küçük ayrıntıdan en mühim konulara kadar saatlerce konuşabildiğim dostum; aynı zamanda haylazlıklar yapıp deliler gibi eğlendiğim arkadaşım; yatağımdaki diğer yarım; zaman zaman dizime yatan küçük kızım; yeri geldiğinde bütün şefkatiyle saçımı okşayan annem;kalbimin sahibi.. Seni Seviyorum. Seni sevmeyi,beni sevmeni ve seni..Seviyorum..


Kim istemez böyle bir aşka sahip olmayı,böyle anlatılmayı.Hayallere selam olsun!

19 Aralık 2012 Çarşamba

Kulaklıklarımla son ses müzik dinleyip durağa doğru ilerlerken birden aklıma geldi.Acaba babam nerede şimdi? Ne yapıyor?Nasıl? Ve en önemlisi aklının ucundan bile olsun geçiyor muyum?

Sayılı günler kaldı 2o yaşıma girmeme..Kocaman kız oldum,şakası yok 20li yaşlara adım atıyorum.Ama o sorular aklımdan geçerken o kadar istedim ki baba kokusunu içime çekmek.Babaya sarılmak,doya doya sorgusuz sualsiz..O kadar istedim ki hayatımda babamın olmasını,ve gidince bir baba görebilmeyi..Gözlerim doldu,zavallıca göğe doğru baktım gözyaşlarımı tutabilmek için.Çünkü biliyorum bir yaş akarsa gözlerimden devamı gelir ve ben yolun ortasında deliler gibi ağlarım.

Yağmur yağıyordu.Ona da aldırmadım.Ne şemsiyemi açtım korunmak için ne de şalımı başıma doladım.Son ses müzik dinleyerek ıslanmak istedim.Çok,daha çok.

Bazı insanlar anladılar gözlerimin dolu olmasından iyi olmadığımı.Onlara da aldırmadım.İçimden geldiğince yürüdüm.Sendeledim.Geçmişe dönüp babamla geçirdiğim vakitleri anımsamaya çalıştım.Anılar silik silik kalır oldu hafızamda.Ama kokular gitmiyomuş.Birlikte vakit geçirdiğiniz insanın kokusunu yıllar sonra da hatırlarsın diye bir şey okumuştum da inanmamıştım.Evet,babamın benim için dünyadaki herkesten farklı kokusunu hatırladım.Sanki yanımdaydı.Tarifte bulunamam ama bilirsiniz işte baba kokusu güzeldir.Tıpkı anne kokusu gibi.Kokusunu içime çekmek istedim,derin bir nefes aldım.Ama toz oldu uçtu o koku.Hayalimdeki kokusunu çekemedim içime.Avuçlarımı sıktım neredeyse olduğum yere çöküp yerleri dövecektim.Babamın kokusunu istiyorum ben.Küçük bir çocuk ne kadar muhtaçsa baba kokusuna ben de o kadar muhtacım işte.O kadar aciz,o kadar savunmasız ve bir o kadar da çaresizim.Çaresizim çünkü babam beş para etmeyen; BABA olmanın erdemini anlamamış,sorumluluğunu kabul etmemiş ve ruhunda bu duyguyu taşıyan biri değil.Yolda görsem yanından yabancı gibi geçip gideceğim ama kokusunu istiyorum.Belki o beni tanımaz ilk bakışta ama ben kokusunu istiyorum.10 yaşımda yetim kaldığımda da istedim,20 yaşımda şuan da istiyorum, yaşlanıp torun torba sahibi olduğumda da isteyeceğim.

Babamın varlığını hissetmek isterdim ben.
Kokusunu içime çekmek.Sağa sola sapmadan,dosdoğru,doya doya içime çekmek .


16 Aralık 2012 Pazar

Kocamaan bir yıl daha geri kalıyor.Tam 365 gün devirmek üzereyiz.Acısıyla tatlısıyla nasıl da geçti diye düşünürken bunları bir de yazıya dökeyim,bakayım neler geçmiş başımdan dedim.

Ben 2012'de ;

Büyüdüm.Geçen 12 ayın her birinde biraz daha büyüdüm ve bunu hissettim.Bu bana bazen ayaklarımı yerden kesecek kadar mutluluk verse de çoğu zaman hüzünlendirdi.Yılın sondan ikinci gününde yirmili yaşlarıma adım atacağımı düşünmek beni ürküttü.

İyice üniversitelinin sözlük anlamı kavramına göre bir öğrenci oldum.Okul bahçesinin çimlerinde yattık,yuvarlandım.Dersleri ekip gezmelere gittim,sınav haftaları uykusuz kalıp kafeinle hayata bağlandım.Üstün başarılı sayılmasam da 1.sınıfı alttan ders bırakmadan geçip 2.sınıfa 'Merhaba' dedim.

Her zaman yazmayı seven biri olarak radikal bir karar alıp burayı oluşturdum.Anında gelen ilhamla yazılarımı bir yerde toplayayım dedim,kendimi bir gece ansızın burada buldum.Kimselere de haber vermedim.Kendimle kalmak istediğimde sığınağım oldu burası.

Çooook güzel bir yaz tatili geçirdim.Babasını baba,annesini anne,çocuklarını da kardeş bildiğim ikinci ailem ile birlikte önce Ege kıyılarına, sonra da damarlarımdaki kanın çektiği Karadeniz kıyılarındaki memleketime gittim.Yılda 2 defa kutlanan dini bayramlarımızdan Ramazan Bayram'ını orada neredeyse bütün sevdiceklerimle bir çatı altında geçirdim.

Güzelliklerin yanında kocaman bir hayal kırıklığı yaşadım.Hayatımda ilk defa bu kadar kırıldım.Kabus gibi 1 hafta geçirip sonrasında daha da olgunlaştım.Ve o hafta sonrası ben kardeş bildiğim kuzenimi,canımı,çok sevdiğim bir insanı hayatımdan sildim.Şimdi onunla mecburi aile ziyaretleri içerisinde mecburiyetten görüşüyorum.Yüzüne bakınca artık pek de bir şey hissetmiyorum.

Bunlarla birlikte etrafımda boş insanların varlığını ve benim onlarla paylaşacak bir şeylerimin olmadığını farkettim.Ufaktan karşilıklı olarak yollar verdik birbirimize.Onları hep ergenliğimde çok eğlendiğim,deliler gibi gülmekten karnıma ağrıların girdiği buluşmalarımızla hatırlayacağım..

Sonra ben her durumda iken,güldüğümde de ağladığımda da hep yanımda olan insanlara baktım.Onlar için ufak da olsa bir şeyler yapmaya çalıştım hep.Varlıklarına şükrettim.Yanımdan hiç gitmemelerini diledim.

Çok ağladım,çok güldüm.Geriye baktığımda gerçekten hayattan beklentimin olmadığı,deliler gibi ağladığım ve insanları kıskandıracak kadar çok güldüğüm hatıralar görüyorum.İnsan yaşamında ikiside çok gerekli.Ağlayın da gülün de.Hiç bir zaman sadece birisini yapmayın.

Aşka gelecek olursak damarlarıma,iliklerime kadar hissettim,evet.İçime işleyen her duygu da platonikti,platonik olarak da gömüldü bir yerlere.

Hayaller kurdum,planlar yaptım.Belki bazıları olmuş,çoğu olamamıştır.Olanlarla mutlu oldum,olmayanları da silmedim hala aklımda.Kalbimde.

Daha çok gezmenin yanında daha çok kitap okumaya başladım sanırım bu yıl.Aşırı bir yazma ve okuma açlığı hakimdi koca sene.Okuyorum,okuyorum,yazıyorum,yazıyorum..

Bunları yaşadıktan sonra gelecek yıldan neler mi bekliyorum? Noel Baba'nın yeni yılın ilk gecesinde getirdiği hediyeler değil,onda anlaşalım.Yeni yılda:

Aşık olmak isterim.Ama mümkünse platonik olmasın,artık mücadele edemeyeceğim!

Bir sabah uyandığımda gözümü başka bir ülkede,çok başka bir şehirde açmak isterim.Paris,Küba,İspanya,Cape Town,Hindistan,İtalya veya bambaşka bir yer.Neresi olursa olsun,ülke görmek istiyorum.!

Kitap okuma ve yazma açlığımın geçmemesini,aksine daha fazla daha fazla bastırmasını isterim.İlham perilerim sürekli benimle olsunlar.Onlara ihtiyacım var.

Eğer daha da büyümeme,olgunlaşmama,Dünya'yı tanımama yardımcı olacaksa hayal kırıklıkları da olacak bu yıl mutlaka.En hafif şekilde atlatmak dileğiyle!

Gidenler olacaksa gelenler de olsun.Yeni dostlar,arkadaşlar iyidir.Bazen bir dostun muhabbetinden sonra kalabalık,kahkahaların olduğu gruplar da iyidir.

Hepsinden de önce tek bir şey istiyorum yeni yıldan.Sevdiklerimi yanımdan alma!Ben onlarla hayattayım,ayaktayım.

Hepimizi sağlıklı,huzurlu,aşklı ve paralı yeni bir yıl diliyorum!

4 Aralık 2012 Salı

Bir gün yine o sıkıcı gramer derslerinden birindeydik.Hocamızın çenesine bereket, sınıftaki somurtkan kızlardan birine bulaşmıştı dün gibi hatırlıyorum.Sonra sınıfa dönüp nasihatlerine başlamıştı. 'Siz siz olun somurtmayın.Daima güleryüzlü,pozitif olun.Olun ki insanları kendinizden uzaklaştırmak yerine onları kendinize çekin.' diye.. Sınıftaki birkaç kızla beraber beni de örnek göstermişti,bu güleç yüzlü kızların yanında kimse yaşlanmaz diye.
 
Hocamında takdir ettiği üzre ben hep Neşeli Şirin oldum.Küçüklükten beri girdiğim her ortamın en güleryüzlüsü,en şen şakrak kişisi-kişilerinden biri- oldum.Daha ilkokula giderken,sabahları arabanın içine sığamazdım.İki kulak yapılan saçlarımla zıp zıp zıplar dururdum.Hemen yanımdaki yaşıtlarımın daha uyanamadığı,uyanmaya çalıştığı zamanlarda yani..Sonrasında da durum değişmedi.İnsanlar hatıra defterlerime,yıllıklarıma hatta lise de imzalattığım gömleğime bile beni daima güleryüzüm ve Beşiktalılığımla hatırlayacaklarını yazmışlardı.Hayat boyu,beni ben yapan neşemin bir an olsun yüzümden eksik olmamasını temenni etmişlerdi.Evet ben hep sıcakkanlı,samimi,güleç bir insan profili çizdim.İnsanları kırmamak için güldüm,derdimi anlamasınlar diye güldüm,gerçekten mutlu olduğum için güldüm..Güldüm yani.Bir de bu Neşeli Şirin profili tamamlamak için buna uygun bir tarz gerekliydi.Ee bende o da vardı.Renkleri seven biri olarak giyimimde ona göre olurdu.Ee simsiyah giyinen,piercingleri olan,genel olarak eşofmanlarla gezen birinin etrafa pozitif enerji saçmasını bekleyemezsiniz heralde.
 
İşte böyle renkten renklere koşarken giyimimde, nedendir bilinmez bir siyah aşkı doğdu içime.SİYAH-BEYAZ aşkı doğuştan var zaten o ayrı bir konu da buradaki farklı bir durum.Bu yaşıma kadar siyah bir pantolonumun olduğunu bile hatırlamamam ben.Ne çanta,ne bir bluz;hiç bir şeyime sadece siyah hakim olmamıştı.Düşünün Beşiktaş formam bile en beyazından,şerefin beyazından.Ne olduysa oldu ve ben 20li yaşlarıma adım atacağım sıralarda bir siyah pantolon,bir siyah çanta,siyah ağırlıklı bluzlar edinmeye başladım.Ergen kızlar gibi sadece perçemim eksik yani.Derlerdi de bana boş gelirdi.Lakin gerçekten siyah giyinince bir rahatlık,bir düzlük hissediliyormuş.Rahatlığına öyle alıştım ki bu rengin,birkaç tane daha siyah ya da yakın tonlarda koyu gri pantolon edinme ihtiyacı duyuyorum.Tabii ben kokoşluğumdan deyin renklerin sevdasından deyin bir yerden bir şey patlatıveriyorum yine.Ama dile alacak,yazıya dökecek kadar siyah ağırlığı var üzerimde bu sıralarda anlayın işte.Belki de kapıya dayanan,'Açın şu kapıyı,açın!' diye esip gürleyen kışın etkisindendir tüm bu yönelme kim bilir..
 
Böyle siyahlara sarılma döneminde güleçliğimden bir şeyler kaybettim mi asıl soru bu.Siyahlarla beraber içim de kapandı mı? Dudaklarım? Güneşin görülmesı gibi gülmelerim de azaldı mı?
 
Her türlü tarttım ama kesin bir sonuca varamadım.Dışarıdan bakınca bir şey farkedilmiyor.Ya onlar çok saf ya ben çok iyi oyuncuyum! O kadar gülmemi gerektirecek kadar mutlu değilim çünkü onu biliyorum.Siyahlara gidiyorsam,elle tutulur olmasa da vardır bir sıkıntım.Yalnız kalmak isteriz,özel günlerimizde olabiliriz,üzücü şeylerin yaşandığı günlere uyanmış olabiliriz.Ya da bir sabah uyandığımızda hayatımızın pek de istediğimiz gibi olmadığını anlamış olabiliriz. 
 
Her şeye rağmen gülmek güzeldir.Somurtkanlık,mutsuzluk bulaşıcıdır.Etrafımızdakilere de geçen negatif düşüncenin önüne geçmek zor olur sonra.Gülümseyerek,tebessümlerle negatif düşünceyi uzak tutabiliriz kendimizden,inanıyorum ben buna.Yalnız insanlara mutlu gözükücem,derdimi-tasamı anlamasınlar diye gülmek ölümden beterdir.Biz içimizden geldiği için,aklımızdan geçtiği,kalbimize dokunduğu için gülelim.Gülelim!