11 Ekim 2013 Cuma

Gerçekten neler hissettiğini bilmek istiyorum dedi.Ben biliyorum ki sana anlatayım demek istedim..Sonra düşündüm,gerçekten neler hissediyordum ?

Seneler geçmiş olmasına rağmen teşhisimi daha yeni yeni koyabiliyorum.Tedavi süreci olur da iyileşme dönemi olur mu hayata gözlerimi yummadan hiç sanmam.Her baba konusu geçtiğinde her sığınak aradığım çaresiz zamanımda ağlamanın , burnumun sızlamasının,kalbimin acımasının geçeceğinden umudum yok.Bu benim hayatıma yaralı bir kuş,kanadı kırık bir canlı olarak devam etme şeklim.Daha ne yeniden kanadım çıkar ne de yara izim kaybolur.Her yarama tuz basıldığında,uçmak isteyip ama kanadımın yokluğunu farkettiğimde başa dönerim.Sonra kendimi toplar,iyileşmeye çalışırım ama boşa kürek çekerim.Çünkü ilk fırsatta, ben yine kanarım.Güçlü durmaya çalışır,gözyaşlarım gözlerimden bağımsızlığını istediği anda bakışlarımı havaya dikerim.Söz dinlemezler,akar giderler.Ne her şeyi atlatmış güçlü görüntüm kalır ortada ne başka bir şeyim..Sesten,insanlardan,kimsesizlikten,her şeyden korkan;kanadının diğerine muhtaç olan küçük bir kız çocuğu kalır kalabalıklar ortasında..Başını ellerinin arasına almış,damla damla gözyaşı akıtan..Boğazına kendinden çok çok büyük bir yumru oturur,acısı içine işler.O an bütün dünya şımarık bir zengin çocuğu gibi üstüne gelir hisseder;kanadının yokluğuna ağlar...ağlar...

4 Eylül 2013 Çarşamba

Kafanda kuyrukları birbirine bile değmeyen 40 tilki dolaşırken yazı yazılmıyormuş . Hangi konu hakkında bir cümle yazsam,diğer konunun hatrı kalıyor. Yapılacak tek şey,bu kadar şeyi aynı anda düşünüp kendini harap etmemek . Toplandığında da gelip ilk iş yazını yazmak ^^

11 Temmuz 2013 Perşembe

Yazmaya nasıl ara verdiğimi bilmiyorum.Bu kadar çok yazıya açken elim nasıl oldu da bir türlü gitmedi kaleme aylarca anlayamadım.Ya ben ne istediğimi bilmiyorum ya da .. Neyse biraz zorlarsam kendimi tekrar eskisi gibi her an yazmaya meyilli olabilirim herhalde..

Kocaman 4 ay hiçbir şey yazmamışken aslında çok şey yaşamışım.Çok gülmüş,çok ağlamış,çok üzülmüş,çok eğlenmiş,gezmiş,okumuş,sinirlenmiş,hastalanmış,sevmiş,sevilmiş... Su gibi akıp gitmiş zaman.Acaba kaç kilometre yol yürümüşümdür bu geçen zamanda ? Ne kadar sokak arşınlayıp,turistler gibi en sevdiğim şekilde şehrin sokaklarını gezmişimdir ? Sonra gözümü kapatıp açıncaya kadar 2.sınıf bitmiş,3.sınıfa doğru yol alırken buldum kendimi.Sınavların birini olup diğerinden kalıp bütlerde hepsinden geçsem de gerçekte o kadar çok bilgiye sahip miyim onu bile bilemiyorum.Bir şekilde 3.sınıf oldum ama ,kesin bilgi!

Kesin bilgi demişken yazmaya ara verdiğim sırada bir dönem vardı ki bir yere tarih bile yazmak istemedi canım.O kadar çok can sıkıcı,üzücü olaylar yaşandı ki şu güzel memlekette kimsenin canı bir şey yapmak istemedi.Geleceğe gözlerimizin içi gülerek umutla mı bakmalıyız yoksa iç geçirerek büyük bir umutsuzlukla mı onu bile anlamadık,anlayamadık..

Yorucu,karanlık geçen kış bir türlü gitmek bilmedi.Güneşin yüzünü göstermeye başladığı günler gelir gelmez kaptık bavulları döküldük sahillere..Tam 11 gün dolu dolu,her anı güzel geçen tatilden sonra sanki şimdi hiç yaşanmamış gibi.Üzerimizden ölü toprağını attık o güzel oldu ama.Şimdi mübarek günler,ramazandayız..Tünelin sonundaki ışığı görmüşler gibi bende ayın sonunu bekliyorum.Çünkü biliyorum ki ayın sonunda ben yine sevdiklerimle sevdiğim bir yerde bayram yapıcam.Sevdiğim bir yerde,sevdiklerimle...

27 Mart 2013 Çarşamba

İnsanız ya her dakika her an bir şeyler öğreniyoruz.Annemizden,sevgilimizden,komşumuzdan ya da bir yabancıdan hiç fark etmez. Mesela en son bir yabancıdan insanlığın hala ölmediğini öğrendim.Günümüz çağında yaşayan insnaların bir çoğundan ümidi kesmişken hiç tanımadığım bir yabancı bana umut ışığı oldu.Taksimin ortasında düşürdüğüm kartlarımı bulup bana ulaştı ve teslim etti.Kartlarımı sağ salim bulmamdan daha sevindiriciydi böyle insanlıkların hala yapılıyor olabilmesi..
Yine yakınlarda kuzenimin teşviki sonucu dışarı çıktığımız günden bir şeyler daha öğrendim.Hava buz gibi,ara sıra gri bulutlar yağmur bırakıyor,sokaklar hatta İstiklal Caddesi bile bomboş ve biz kardeşim kadar yakın olan kuzenimle bir sürü yol arşınladık yürüyerek.Ve o kadar eğlendim ki o gün; havanın,koşulların ne olursa olsun yanımızda kafa dengi,sevdiğimiz biri varsa her yerin güzelleştiğini anladım.Bütün olumsuzluklardan güzellikler,kahkahalar çıkarabiliyorsunuz.Sıcacık evimde oturduğum 3 günden daha değerliydi o soğukta sokaklarda yürüdüğüm gün.

Çok çok yakınlarda öğrendiğim bir mevzuu da mutsuzluk bulaşıcı arkadaşlar.Bu klişe cümleyi hep duyar,okurdum bir yerlerde ama birebir yüzleşince iyice bir sindirdim,hazmettim.Yanında oturan insan mutsuz ise eğer ve bu kişi sizin değer verdiğiniz bi insansa sizde anında mutsuzluk otobüsüne biniyorsunuz.Keyfiniz kaçıp gidiyor,negatif enerjinin kölesi oluyorsunuz.Tabii bunu tersine çevirmek de mümkün.Ne kadar mutluysak,gülüyorsak çevremizde bundan o kadar etkileniyor.Sanırım ben daha çok ikinci gruba dahil oluyorum..

Bu arada geride bırakıp, el salladığımız sene de acı da olsa belki de hayatımda öğrenebileceğim en mühim şeyi öğrendim:Herkese ederi kadar değer vermek! Nasıl doğru nasııl,her bir harfi doğru hemde.Sizde benim gibi her sevdiğiniz insana sevginizi hiç bir açık kalmayacak şekilde %100 gösteriyor,onlar için sınırlanızı zorluyorsanız şimdiden geçmiş olsun.Bir durup düşünmek lazım.O da sizi o kadar seviyor mu? Sen yapıyorsun ama o da senin için bir şeyler yapabilir mi? Değer verdiğin insanın değeri ne kadar ki sen ona o kadar değer veriyorsun? İşte bunları düşünmeyip bir gece ansızın  3 kuruşluk insana verdiğiniz 5 kuruşluk değerden arta kalan 2 kuruşa satıldığınızı öğrenip öylece kalırsınız.Kalmayın,düşünün!

Sonra aşk denen bir mesele var ki her an her yerde bu duyguyu tadabilir,ağlarına takılabilirsiniz.Bu duyguyu yada buna yakın ne hissederseniz hissedin ne yaşarsanız yaşayın her açtığınız yeni sayfada bütün bildiklerinizi unutursunuz.Önceleri içinizi yakan,nefesinizi kesen ne varsa unutur önünüze bakarsınız.Her seferiniz ilk olur,en başka olur.Taa ki 'önceki' konumuna gelene kadar.





5 Şubat 2013 Salı

Her köşesinden bir hikaye çıkan ,ayak bastığım her sokağına ayrı ayrı aşık olduğum şehir.. En tepelerinden yahut hiç fark etmez nefes alabildiğim en ücra köşenden bile sana aşık olurum.İnsanı içmeden sarhoş eden, baş döndüren gecelerin hele bir de dolunay varsa tadından yenmez.Güneş denen yeni gelin naz yapmayı bırakıp da azıcık gösteriverirse gül cemalini ;caddelerin,sokakların bayram sabahına döner.Ben yine sana aşık olurum.

Sonra aklıma yarı çıplak vaziyette,o tarih kokak muhteşem sur tepelerinden toplanan kadın cesetleri gelir.Yahut sokak köşelerinde,çöplüklerde rast gele bulunanlar..Ya da çığlıklarından boğazını yırtsa da tırnaklarını topraklara geçirse de ırzına geçilen günahsızlar..İşte o zaman senden tiksinirim.İnsanların yaşadıklarını düşündükçe içimde büyüyen nefretimi,o gerdanında zarif bir inci gibi duran Boğaz'ına gidip haykırmak isterim.Ne nazından vazgeçip yüzünü gösteren Güneş ne de beni her zaman içine çeken sokakların..Hiç biri gözümü boyamaya yetmez o an.Çünkü biliyorum ki yarın yine bir yüzümüze gülüp diğer yandan alacaksın canlarımızı.Çocukları varmış,ailesi varmış,çok seven bir kocası varmış demeyeceksin.Acımadan hunharca katle devam edeceksin.O güzel çehrene yakışır mı bu ey İstanbul? İkiyüzlülük değil midir bu yaptığın? Bütün gün yüzümüze gülen çehren neden hava kararınca maskesini indirir?

Ne kadar konuşsak az,ne desem nafile.Güzelliğine ve çirkinliğine yazılabilecek ansiklopediler varken ben burada susuyorum.Çünkü sen bildiğini okuyacak,bir köşende şanslı olanları güldürürken diğer köşende kurbanlarınla ilgileneceksin.Gecelerin de gündüzlerin kadar aydınlık olsun.Işık saçsın.

Adını bilemediğim bir sürü hemcimsime,Dünya barışı için beyaz gelinliğiyle yürürken katledilen Pippa'ya,nasıl can verdiğini düşünmek bile istemediğim Sara'ya,ülkemin kötü kaderinden kaçamayan N.Ç'ye,Hintli Kıza ve aynı kaderi yaşayan hepsine..


20 Ocak 2013 Pazar

Hepsi masum hayaller kuran,şımarık prenseslere benzerler.Kaderdir onları cadı,fettan ya da güçlü kadın yapan.Tutulmamış sözler,yarım kalmış kaderler,yaşanmamış mutluluklar,ölümler,ayrılıklar güç verirmiş insana.Kurulan hayaller iskambil kağıtlarından kule gibi yıkıldığında,ezilmemek için o enkazın altında güç veriyor,Tanrı insana..

13 Ocak 2013 Pazar

Aşığım.
Sorgusuz ve sualsiz.
Kulaklarım kapalı,gözlerim flu.Radarlarım bir tek ona açık.
Herkese duvarlarım,ona ise delicesine kahkahalarım,bakışlarım var.
Kocaman bir aşkım var.
Gün be gün içimde bir bebek gibi büyüyen..
Bazen nefesimi kesen bazen dünyamı durduran bir aşk.
Etrafımdakilerin söylediklerini duymama engel olacak kadar yükses sesle konuşan bir aşk.
Bana geceyi ve gündüzü unutturan bir aşk.
Delicesine,delicesine!

Ve elbette
Buz gibi katı ve soğuk görünenden çok başka
Gülerken gözlerinde gördüğüm.
Ufak bir çocuk muzurluğu gözlerinde,ellerinde yeni yetme bir aşık heycanı.
Gözlerimiz buluştuğunda çakan şimşeklere,düşen yıldırımlara sorsunlar,
En iyi onlar bilir aramızdakinin şiddetini.

Ve tabii ki
Korkularım var,kaybetmekten yana.
Kokunu içime çekmeden daldığım her uykudan, uyanacağım kabuslar gelir gözümün önüne.
Gözümü açtığımda ilk seni göremezsem,geçecek olan kötü günümü düşünürüm sonra.
Düşünmek bile istemem sensiz günleri, kederli ve bir o kadar da boş.
Her gün keyifle yediklerimden bile zevk alamam o zaman,
Korku filmleri de izleyemem hiç ,eğer sen yoksan.

4 Ocak 2013 Cuma

Gözlerimi alamadım yine fotoğrafından.
Yaktım bir sigara,pakette gelmiş sonuna.
Bakkala yollamak lazım komşu çocuğunu,cebine de koymalı biraz harçlığını.
Nerede kalmıştık? Kitlendim fotoğrafına,her zamanki gibi.
Uçtum yine hülyalarda daldan dala.
Maldivlerdeyiz,water bungalowlardan birinde.Öpüyoruz,seviyoruz,yüzüyoruz.
En önemlisi de gözlerimizi birbirimizden ayıramıyoruz.
Yahut gitmeyelim o kadar uzağa,oturalım şehr-i İstanbul'un güzel semtlerinden birindeki evimizde.
Koyalım güzel bir müzik,açalım bir büyük.
Konuşalım,susalım,öpelim,sevelim.Olmaz mı?
Beğenmezsen caddelerde de olabiliriz.
Ama elele,gözgöze.Kahkalarla dolu bir grup arkadaşımız içinde.
Bunu da mı beğenmedin? Sen söyle o zaman ne yapalım.
Yoktur ki senin için yapamayacağım şey.Ama sen de yoksun yanımda.
Onu hatırladım şimdi hiç gerek yokken..
Sen şimdi barlarda sürtüyorsundur, kollarına yapışan,avlarına odaklananlarla birlikte.
Muhtemel ben de aklına bile gelmiyorumdur.
Eski bir sayfa olarak kaldırmışsındır raflardan birine.
Ama ben oyle miyim? Aklıma gelmeni bırak,aklım sen oldun çıktın.
Sen gideli gelemedim kendime daha.
Görsen halimi..Acır mıydın,tekrar sever miydin bilmiyorum.
Ama öyle bir şey ki bu atsam atamam,satsam satamam..


Karanlığımsın sen benim.
Gece gibi karanlık,yıldızlarla güzelleşen gökyüzüm.
Taa en içimde,en derindesin.
Saklanması gereken en kıymetli hazinemsin..
Işıltısı gözlerimi kör eden hazinem.
Sırrımsın sen benim,
Bir dostle bile paylaşamayacağım,çoğu zaman kendimden bile sakladığım sırrım.
Yasağımsın.
Oynamamam gereken ateş,yaklaşmamam gerek uçurumsun.
Ben sana gelirsem yanarım.Sana bir adım atarsam düşer,yuvarlanırım.
Kanar dizlerim,ellerim ve en önemlisi de kalbim..
Bu haliyle bile nefesimi kesen acısına hiç dayanamam o zaman.
Sırrımız..Sırrımız çıkar açığa.
Çıplak kalırız eşe dosta,bize bakan gözlere.
Sen benim yasağımsın,karanlığım ve sırrım..