29 Ekim 2012 Pazartesi

Saatlerin 1 saat geri alınmasıyla artık erkenden havalar kararmaya başladı.Kışın gelmesinide resmen karşıladığımız şu son bahar günlerinde havada kapalı,sıkıcı,bunaltıcı bir hal almaya başladı.Havayla birlikte benimde içim karardı.İç huzurumu kaybettim,bütün gün aradım ama bulamadım.Saate bakmadan akşamın olduğunu düşünüyorum,bir bakıyorum daha çok erken ama güneş bize el sallayıp gitmiş,aydınlığının yerini siyahlar almış.İşte hal böyleyken ben bırakın ders için okula gitmeyi dışarı,bakkala bile gitmek istemiyorum.Hatta hiçbir şey yapmak istemiyorum.Dünya'dan soyutlanmış hissi gelir ya insana böyle arada bir.Bana da geldi ve bütün gün gitmedi.İçimin kararmışlığıyla kendime mutlu olmak için sebepler aradım,bulduklarıma da şükretttim.Benim ve sevdiklerimin sağlığı yerinde,yetecek kadar huzurumuz ve paramız var.Allah büyük dertler vermesin dedim kendi kendime.Sonra gireceğimiz kocaman kış mevsimin hemen bitmesini,baharın aradan ılık bir meltem rüzgarı gibi geçmesinden sonra gelecek olan mükemmel bir yazı hayal ettim.TATİL,GÜNEŞ,DENİZ,HUZUR.Ne güzel kelimeler bunlar yahu! Okulun sorumluluğunu üzerimden atıp biraz İstanbul'un keyfini çıkartmak istiyoruum.O sırada yanımda elimi sıkı sıkı tutan bir AŞK hayal ediyorum.Sonra bütün sevdiceklerimle birlikte aynı çatı altında,gelenekselleşen tatillerimizden birini daha yapmak istiyorum.Ve tabiiki gözümün önünden hiç gitmeyen Ege Denizi'ni,sahillerini ve huzurunu istiyorum.

Daha sezonun başındayken benim gelecek yazın hayalleriyle yanıp tutuşmam kötüye işaret a dostlar.2012 bitecek,bitmeden evvel doğum günü kutlanacak.2013 e girilecek,2şer vize 2 şet finallere girilip çıkılacak.Oohoo nasıl gelir,geçer bilmiyorum bütün bunlar.Belki de göz açıp kapayana kadar..Bana şuan lazım olan şey bir güneş ışığı.Sabah olsun hayr olsun.

28 Ekim 2012 Pazar

En zor olan seylerden biri de kendini tutmak icin verdigin savas, tutsan olmuyor, tutmasan olmaz..Öyle anlar geliyor ki 3-5 yaşlarındaki çocuk gibi 'Hayır!Hayır!O benim oyuncağım,onu bana verin' diye ağlayasım geliyor.Bağırıp,çağırmak hatta tepinmek istiyorum kıçımın üzerine.Ama tabiki bunları yapamıyorum,el elde baş başta hiç bir şeyi değiştiremeden sadece tırnaklarımı kemirerek düşünüyorum.Ben aşık değilim ona.Olamam,böyle bir şey olmamalı da zaten.Neden bilmem aklımdan da çıkaramıyorum..O CIIZ! ya,o yasak ya,o olmamalılardan ya sürekli karşıma çıkıyor.Ben napacağım onu,zaten olmayacak dua ,yol yakınken aklımdan atmalıyım deyip bir kısmını da atmışken her girdiğim ortamda alakasız insanlardan alakasız yerlerden konu ona geliyor.Daha da kazınıyor aklıma.Kapkara gözler,kapkara kaşlar...Deli gibi istiyorum,elimden şekerimi almışlar gibi kuduruyorum.Bir kez olsun gözlerimin içine bakmasını isterdim.Elini tutmak,kokusunu duymak,kolunu belime dolamak isterdim.Belki de beni en fazla üzen şey de tüm bu arzuladığım şeyleri onun bir başkasıyla yapıyor olması.Benim de bunları meraklı melahat gibi sosyal medya hesaplarına uzaktan bakarak takip etmem,fotoğraflarına bakarken olduğum yerde kalakalmam en kötüsü.Biliyorum,bu benim her zamanki gibi olmayacak bir şeyin peşinden gitme hevesim,takıntım.Dışarıdan görüpte ilgimi çeken gizeminin içine girip onu anlamak için delice yanıp tutuşmam..Çok isterdim,çok isterdim,çok isterdim.Neyseki en ufak bir umudumun olmaması nedeniyle kısa zamanda kafamdan atacağımı düşünüyorum bu takıntıyı.Artık küçük çocukta değiliz ki ağlayalım,zırlayalım ama o çok istediğimiz oyuncağı zor da olsa aldıralım..

22 Ekim 2012 Pazartesi

   ''İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.'' demiş Yahya Kemal.
Siz ne kadar katılırsınız bilmem ama ben çok doğru bulurum bu düşünceyi.Kelimesi kelimesine katılırım.Hayalleriyle yaşayan,en mutsuz ve ümitsiz
anında bile hayallerinden destek alan biri olarak nasıl katılmam ki.Gelecek için ümitler,
kurulan hayaller,olma düşüncesi bile kalbimizi kıpır kıpır eden mutlu beraberlikler..
 
   Evet,bazen yapılacak en güzel şey hayal kurmak.Hayal kurarken yaşadığım şehirin kalabalığından,gürültüsünden kaçıyorum.İnsanların koşuşturmacalarını,birbirlerine olan hoşnutsuzluklarını görmezden geliyorum.Ben başka bir alemde,hayalini kurduğum ne ise onun içinde oluyorum.Mutlu oluyorum çünkü ilerisi için umutluyum.Görecek güzel günlerimin,yaşayacağım daha bir çok değerli şeyin olduğunu biliyorum.Bu benim dolu dolu hayatımı yaşamam için gerekli,herkese de böyle olmalı değil mi? Hayalleri olmayan,zaman zaman hülyalara dalmayan insan var mıdır? Varsa ben böyle insanların samimiyeti olduğuna inanmam,inanamam.Hayatlarından umutlu olduklarını da hiç sanmam.İlerisi için planları,yapmak istedikleri,zaman zaman gülümseyerek kurdukları hayalleri olmayan insanlar
ne için yaşarlar,merak ederim.Hayatında heycan olmadan nasıl olur,düşünmek bile istemiyorum.İnsanların yaşamlarını kıymetli görmeleri,bunun için bir telaşları,heycanları olmalı.Hayallerini kurmaktan uykusuz kalmalı.Hayallerinden birini gerçekleştirmeye yakınlaştığında içi içine sığmamalı,heycandan uyuyamamalı.Ve gerçekleştirdiğinde Dünya'nın tapusunu almışçasına sevinmeli,haklı mutluluğunun keyfini çıkarmalı.Yahut hayaline ulaşamadığında yaşadığı kırıklığı üzerine kurduğu hayallerle hemen atmalı,yoluna bakmalı..
 
  Ben kendimi bildim bileli hayal kuruyorum.Çoğu geceler bunun için uykusuz kalıyor,kurduğum hayallerin yüzüme yansıyan tebessümüyle uyuyakalıyorum sonrasında.İlk büyük hayallerimden biri üniversiteli olmak idi.Ama dershane binasından bozma bir üniversite değil,yeşillikler ve masalarla dolu kocaman bir kampüsü olan üniversiteli olmak..Çok şükür oldu.Ben şimdi okulumda 2.senemdeyim ve sık sık camdan kampüsün tamamına bakıp tam da hayalimdeki yer de olduğum için şükrediyorum.Diğer hayallerinden biri de donanımlı bir şekilde diplomayı alıp edebiyat dünyasına atılmak.Dergi de olur,gazete de olur alanımla ilgili bir iş yapmak.Yazılarımı yazmak,okumak ve okumak..Belki çoook büyük kaçacak ama hayallerimın arasındaki en büyüğü de bir yazar olmak.Öncelik kendi hayat hikayemi ve sonrasında beni etkileyen hikayeleri yazmak..
 
   Diyeceksiniz ki bu kız hep kariyer,iş odaklı hayaller kuruyor.Tabiki öyle değil.Bunlardan da önce gelen annemi ve abimi kazandığım paralarla,başarılarla mutlu etmek.Ve tabii ki yoluma yoldaş,düşüncelerime sırdaş,kalbime bir ruh eşi bulmak.Bütün hemcinslerimin hayalidir bu,benimde öyle.Pazarlıksız,çıkarsız,canından ve içten seven bir adam.Hayallerimin tam ortasında,merkezinde.Birlikteliğin başlarında olan o 'canım,cicim'leri bir ömür boyu sürdürebileceğim biri.Sadece soyadını değil,hayatını da tam anlamıyla paylaşabileceğim biri..Umarım çok gecikmezsin,ben bekliyor olacağım.

19 Ekim 2012 Cuma

Hayata gözlerimizi açtığımız anda muhtacızdır bizi dünyaya getiren insanlara.Yani anne ve babamıza.Onlara tutuna tutuna büyürüz.Sağ yanımıza annemiz,sol yanımızda babamız hayatı tanırız.Kaç yaşına gelsek de onlara olan ihtiyacımız bitmez.Adeta bizi uçuran iki kanadımız oluverirler. İşte hal böyleyken kanadı kırık büyüyen insanlar vardır.Herkes gibi hayatlarını yaşar giderler,gülerler,gezerler,severler ve hatta sevişirler ama kanatlarının biri yoktur.Bütün bunların altında aslında ürkek,kırılgan ve naif bir kalp vardır.Sevilmeyi bekleyen..İşte ben de bir kanadım kırık büyüdüm.Daha hayatın ne olduğunu anlamadan,çocukken ayrıldık biz babamla.Ne saçma bir cümle değil mi? Normalde karı-koca ayrılır.Ama bizim babamız bunu ayırt edemedi,annemden ayrılırken bizden de ayrıldı.İki yabancı olduk,yolda görsem bu kırgınlıkla selam bile vermem.Hoş selamımı bekleyen,isteyen bir babam da yok zaten.

   Erkek çocuklar anneleriyle,kız çocukları da babalarıyla aşk yaşarlar diye bir düşünce var ya gayet doğru bir düşünce.Ben de babasıyla aşk yaşayan kız çocuklarındandım.Babam üstüme titreyen hali,olan ilgisi ve gösterebildiği sevgisiyle ilk aşkı olmuştu küçük kızının.Karanlıktan ve tek uyumaktan korkan kızıyla uyurdu her gece.Hala babamın beni uyuturken ki sarılışı,kokusu gelir aklıma..Upuzun boyuyla yanında minicik kaldığım,ufacık ellerimden tutup yürüdüğümüz yollar gelir.Verdiği sözleri vardı,gerçekleştireceğine inandırdığı hayalleri..Özel okula gidecektim,ortaokula geçtiğimde her şeyim yepyeni olacaktı ve reşit olduğum gün bir arabam.Olmadı,hiç biri olmadı.Bunları geçtim benim ondan sonra bir babam da olmadı..10.yaşımı bitirmeden,bana ve abime bir açıklama yapmadan çıktı hayatımızdan.Ayrıldık biz,iki medeni baba-çocuk gibi.Yapamadık mı baba-evlat ilişkisini?Neyimiz eksikti bu ilişkiyi mükemmel seviyede tutanlardan? Ya da biz denemedik mi aramızdaki bağı o giderken sağlam tutmayı?

   Bir anda babamızı kaybedince ne ergenlik çağındaki abim ne de ben bunu hemen atlatamadık tabii.(Hemen mi?Kendi adıma konuşayım ben bu durumu hala atlatamadım ve son nefesimi verene kadar atlatabileceğime inanmıyorum.Bu benim yaram,kanayan yaram.) Bir gece yemek yemeye götürmüştü bizi.Bizim aklımıza delice sorular;Neden?! Niçin?! Niye?! NEDEEN?!. Adeta büyü yapılmış gibiydi.Bir kadınla gitmesini bize dünyanın en normal şeyiymiş gibi anlatıyordu.Annem ve bizden ayrılmıştı ama biz hariç herkese kızgındı,belki de kırgındı.Ama bu bizim sorunumuz değildi ki.Daha sonra bir bayram hatırlıyorum.Abimin neden gelmediğini hatırlamıyorum,İstiklal'de yürümüştük babamla.Yine kocaman eli,küçücük elimi tutuyordu.Ben babamın değil de bir yabancının elini tutuyormuş gibi hissediyordum.Aklımın ermediği zamanda bunu anlamaya çalışıyordum.Bir kitapçıdan bana kitap almıştı o gün.Hala saklıyorum.Belki de ondan kalan tek şey.

   Sonrası olmadı..Görüşmedik.Bir sürü şeyler oldu çocuk aklımla akıl sır erdiremediğim ve şimdi hatırlamadığım.Kaç sene sonrası boşanma davası açtı anneme.2.celseye ne diye gittiğimi bilmiyorum ama sıkı bir ısrar sonucu bende gitmiştim.İşte ben o gün hayatımın en ağır darbesini yedim.Yıllar sonra bile aklıma her geldiği salise bile ağlamama yetti.O gün babamın gerçekten bana artık bir yabancıdan farklı olmadığını idrak ettim.Kıç kadar koridorda avukatıyla bir köşede durdu belki bir yarım saat.Canının yarısı,evladı olan bense hemen koridorun diğer tarafındaydım.Babam o gün yanıma gelmedi.Beni tanımadı.Beni sevmedi.Beni yaraladı.Gelseydi yanıma alsaydı kucağına götürseydi diğer tarafa annem mi kızardı ona?Teyzem mi?Eniştem mi? Hepsi içten içe dua ettiler belki de gelip kızını alsın,sevsin diye.Ama o gelmedi.Hakimin yanına girdiler,resmen boşandılar ve gitti.Yine yanıma gelip beni sevmedi.

   Bu anlar her aklıma geldiğinde burnum sızlar benim.Gözlerimden yaşlar süzülür,boğazıma kocaman koskocaman bir yumruk oturur.Kızarım ama neye kime kızdığımı bilmeden.Sitemler ederim,içimi çeke çeke ağlarım da haberi olsa içinin cız bile etmeyeceğini bilerek.Bunlarla yaşanmaz,her dakika hatırlayarak düşünürek olmaz diyen arkadaşım;bu benim elimde olan bir şey değil.Bu bir büyük ya da ufak bir gönül meselesi değil.Bu benim bir kanadım olan babam.Her dakika her gün okuldaki hocalarımda,ailedeki enişte,dayı ve amcalarımda hatta sokaklarda kocaman elleriyle minicik kızlarının ellerini tutan adamlarda gördüğüm profil.Her kalbin ihtiyaç duyduğu bir sevgi..

18 Ekim 2012 Perşembe


Bir damla suydun bir damla ateş
Bir görünür kaybolup giderdin
Tayin gönlümde lakin gizlice
Gecelere gölge gibi açılsak senle
Dünya uzak düş aleminde
Durdursak zamanı pervasız gecelerde
Açılsak senle dünya uzak düş aleminde
Sevişsek yakamoz misali denizlerde ..


Bakmaya doyamazdım
Sen bakıp da görmezdin
Ah davranabilseydim beni yakıp da gidemezdin
Gözler gözlerin yangından bakışların
Hiçbir yerde bulunmazdı
İmkansızca aşıktım

Bir masum bakış bir masum ateş
Bir görünür kaybolup giderdin
Tayin gönlümde lakin gizlice
Gecelere gölge gibi açılsak senle
Dünya uzak düş aleminde
Durdursak zamanı pervasız gecelerde
Açılsak senle dünya uzak düş aleminde
Sevişsek yakamoz misali denizlerde ..


Bakmaya doyamazdım
Sen bakıp da görmezdin
Ah davranabilseydim beni yakıp da gidemezdin
Gözler gözlerin yangından bakışların
Hiçbir yerde bulunmazdı
İmkansızca aşıktım ..

Bakmaya doyamazdım
Sen bakıp da görmezdin
Ah davranabilseydim beni yakıp da gidemezdin
Şeytan çekici hallerden bakışlardan
Kendi kendime sığmazdım
İmkansızca aşıktım..



Yeni Türkü

8 Ekim 2012 Pazartesi

  Bilipte bilmemezlikten gelme vardır ya hani.Çoğu zaman kabullenmek istemez,bilsende bilmiyormuş gibi yapar öyle bir şeyin olmadığına kendini inandırmaya çalışırsın.Aklımıza geldiğinde hemen silkelenir 'Hayırrr,o öyle şeyler yapmaz,yapmıyordur' diye kendini avutursun.İyi bir insan olduğuna kendini inandırmak ister,öbür türlüsünü düşünemezsin.Öbür türlüsünü ona kondurmazsın çünkü.Aslı iyidir,özünde kötülük yoktur;yaşadıkları getirmiştir belli bir noktaya diye düşünür durursun.Ateş gibidir,yaklaşırsam yakar korkusundan yanaşıp öğrenemezsin derdini.Ki ben yanmaya bile razıyken yaklaşamadım,yapamadım.Belki ona bile cesaret edemedim..
  Sonra bir gün o hep aklının bir kösesinde kalmışlığıyla aslında hakkında söylenen her şeyin doğru olduğu gerçeğiyle yüzleşirsin.Öyle bir şeydir ki ilkten anlamazsın.O salağa yatıp anlamamazlığına hala devam etmek istersin.Ama yolun sonudur,gerçekleri bir daha bir daha inceleyip sindirmeye çalışırsın.Sabahın köründe olmayacak yerden olmayacak zamanda öğrendiğin bu gerçekler dank ederken kafana bunu sindirmek biraz süre ister, onu anlarsın.Gözündeki masumluğu,iyiliği uçar gider tutamazsın.Onun hakkında zamanında gerçekleri söyleyen insanlara inanmadığın için mahcup,içine de onu hep savunduğu,bildiği şeyleri bilmemezliğe gelmekte ısrar ettiği için kızgın olursun.
  Aklının bir köşesine kurulmuş bu saltanatı kaldırma vakti gelmiştir.İstemeyerekte olsa gerçekler ne yapmamız gerektiğini bize nazikçe anlatmıştır,karşı gelmek olmayacaktır.Belki bir gün,ileride,neden olmasınkiler kuracağını bildiğimden tek isteğim adını,beni yakan kara kaşını kara gözünü,gözümdeki hayalini dahi unutmak..Aklımın ve kalbimin kurulduğu kösesinden onu çıkartmak..

7 Ekim 2012 Pazar

     Aşk denilen şey hakkında söyleyebileceğim tek şey,bu duygunun sadece kadın ve erkek arasında olmadığını bildiğimdir.Mesela benim için aşk bir çantayla da olur,ayakkabıyla da.Bir bebeğe de aşık olunabilir;gülüşüne,kokusuna,bakışına.Ya da ebeveynlerine.Eğer aklından bir zoru yoksa zaten her insan kendisini 9ay karnında taşıyan,her koşulda şartsız şurtsuz seven ve onu koruyan annesine aşıktır.İşte ben anneme de aşığım.Sebep sual sormadan her başım sıkıştığında bana kollarını açan anneme..
    Bir de öpmek istesem öpemeyeceğim,yanına gitmek istesem gidemeyeceğim,derdim var desem beni duymayacak yani soyut bir varlığa olan aşkım var.Kendimi bildim bileli benimle olan,içimden hiç gitmeyen coşkusuyla BEŞİKTAŞ aşkım..
   Nasıl başladı ne oldu pek bir şey hatırlamıyorum hakim amcaa.Kısaca şöyle söyleyeyim dedem de dayım da çoluk cocuğa karışana kadar İnönü'de,deplasmanda dememişler maç kaçırmamışlar.Ee diğer tarafta 70 yaşındaki babannem hala maçlar ne olmuş,yorumlarda ne denilmiş onlara bakar.Amcalar,kuzenler,abim dahil maailemin %90ı Beşiktaşlıdır ezelden beri.Ben de kendimi bildim bileli bu aşkın içindeyim işte.
   Öyle bir şey ki bu vazgeçemiyorsun.Harçlıklarından artirip bilet alıyorsun ve gittiğin maçta olmayacak takıma olmayacak şekilde yeniliyorsun.Ama yine de o stattan çıkarken tek yürek şekilde bağırarak 'Bir derdim var bir dermana değişmem aslaaaa!' diyorsun.İki dakika kızıyorsun,bir daha mı aslaa gitmeyeceğim maça diyorsun.Sonraki hafta bir bakmışsın ki tıpış tıpış Dolmabahçe yollarındasın.
  Beşiktaşlı olmayı 'bazen sevinç,paso keder' olarak nitelendirdiğimden şuan bir çocuğum olsa onu da bu kedere ortak edermiydim bilmiyorum.Çok iyi Beşiktaşı olduğum okuduğum bütün okullarda bilindiğinden derbi sonrası pazartesileri benim için gergin geçerdi çoğu zaman.Sağolsun Beşiktaşım bu yönden yüzümüzü çok sık güldürmezdi.İşte onun için diyorum ki Beşiktaşlı olmak cesaret işidir.Muhtemel yenilgilerin yanı sıra gelen beklenmedik mağlubiyetlere alışık olmak,'Sen yine yenil,ben yine seveceğim' demektir.. Ömrü boyunca ofsaytı öğrenemeyen ama lafa gelince en baba fanatiklik taslayan insanların her seferinde 'ama 8 de yenmez kiiiee' laflarına sabır göstermektir..Tümer'e pembe tezkere istemektir.Sahada tekmeye kafa atan futbolcuyu bağrına basmak,'Pascal bizi discoya götür'diye statları inletmek demektir..Kadıköy panteri Koray'ı unutmamak,unutturmamaktır.Dolmabahçeden aşağ inerken atkıyı sallayarak marşlar söylemektir..Tribünlerde sesin kısılana,ayakların kopana kadar tepinmek demektir..
  Son olarak hayat boyu bitmeyecek olan aşkımın günah defteriminde çoğunu doldurduğunu bahsetmeden geçemeyeceğim.Hep söylerim,yine söyleyeyim.Benim günahlarımın çoğu mağlubıyet alınan maçlardan sonra Taksim'e çıkılan o yokuşta yazılmıştır.O yol,o kaldırımlar şahittir benim hem alınan mağlubiyete kızıp küfretmeme,sonra da dayanamayıp atkıyı sallayarak tezaruhatlar söylememe..